DÜŞ
Bu nasıl bir düş
Ormanın yamacında
Köklerini çıplak taşlara sarmış
Yalnız bir ağaçmışım.
İğne yapraklarım canımı
Yakarmış
İnceden sızan özsuyum
Kırmızıya dönünce
Bir bulut tünermiş başıma
Mülayim rüzgârın dostu
Ben
Sarhoşluktan yan yatınca
Küçük kardelenler açarmış.
Makinenin kazıdığı
Toprak yolun ve altındaki
Derenin
Tüm hikâyesi bendedir.
Kabuklarımın arasında
Gizlidir.
Bir ağacın ve bir
İnsanın
Nesi vardır buluttan başka
Damarlarıma işleyen
O iğne yapraklar
Dallarına hücum eden
Bilinmez düşlerim.
Yumuşaklığından tenimin
Sertliğinden gövdemin.
Yok, kendime bir sorum.
Bulut benim de
Ağacın da başında.
Neyim ve kimim
Kır düşmüş saçlarıma
Acaba kaç
Yaşında?
Gel
Bak bu akşam ay yarım
Usulca sallanırken
Yaprakları ağaçların
Gölgesinde uyuyalım
Hülyalı
Bilir misin bu kaçıncı
Yazımız
Itır kokularında
Ve baygın ıhlamurların
Koynunda
Zaman sormadan bize
İnce bir yol çiziyor
Önümüze
Gitmedikçe uzayan
Gittikçe kısalan.
Sevgilim
Kırmızısı güllerin ve
Mavisi denizin
Ellerimizde boyalı kalıyor
Gün aşınca ufuktan.
Tuzlu bir dalga kokusu
Dudaklarımızda.
Kıyı kumlarında yosun yeşili
Sen hangi baharın
Rüzgârıydın bana
Gelen.
Musa AKTAŞ/Temmuz 2019